Hacıbektaş
Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi
Cemevi, Eğitim Sen,
Emekli Sen, Birleşik Haziran Hareketi, Datça Kadın İş Gücü Derneğini ve
Birleşik Haziran Hareketi’nin Ortaklaşa Hazırladığı Sivas Katliamı'nın 24. Ve Çorum
Katliamı’nın 37.yıl dönümü anma Programı 2 Temmuz 2017 Pazar Günü Saat
19.30’da Datça Cumhuriyet Meydanı’nda Yapıldı.
Datça Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan anmaya, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Datça Şubesi, Eğitim-Sen, Emekli-Sen, Birleşik Haziran Hareketi’nden çok sayıda insan katıldı.
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Datça Şubesi Cemevi Başkanı Murat Yıldırım, yaptığı açıklamada, “Madımak Katliamının 24.yılında yine inadına deyişlerimizi söylemeye, semahlarımızı dönmeye devam ediyoruz, edeceğiz” dedi.
Madımak Katliam’ının insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından bir olduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
“2 Temmuz 1993 tarihinde ülkemizin üzerinde yaşatılan kara günün, tam tamına 24. Yılındayız. Bizler o günden beri sürdürdüğümüz mücadeleyi aynı kararlılıkla, aynı güçle sürdürüyoruz. İnsanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri olan Madımak Katliamının 24. yılında da aynı aydınlık yüzlerimizle, yanan yüreğimizle bugün buradayız. Ta ki bu bozuk düzenin çarklarını çeviren zatlar, ötekileştirilen, katledilen bedenini ölüme yatıran canlarla yüzleşinceye kadar. Ta ki Koray Kaya gibi, Serkan Doğan gibi, Gülsüm Karababa gibi, Muhlis Akarsu gibi, Hasret Gültekin gibi, Sivas’ın aydınlık yüzü olan 33 canımızın üzerlerinden kara dumanlar kalkıncaya kadar. Acımız, Hak ve Hakikat arayışımız sürüyor sürecek. Bizleri katleden karanlığınıza inat, 24. yılında da Madımak Otelinin Utanç Müzesine dönüştürülene dek, çığlıklarımızı atmaya bu güruhları lanetlemeye devam edeceğiz.
“BUGÜNKÜ KARANLIK GÜNLER, O GÜN CANLARIMIZI BİZDEN ALANLARIN ESERİDİR”
Bilinsin ki bugün içinde bulunduğumuz karanlık günler; o gün canlarımızı bizden alanların eseridir. O gün pirimiz Pir Sultan Abdal’ın heykelini yerlerde sürükleyenler, bugün KHK ve OHAL zulmü ile kamu emekçilerini işlerinden ediyorlar. KHK ve OHAL’e karşı direnenleri ise tutuklayıp ölüme terk ediyorlar. Halkımızı açlığa sefalete sürüklüyorlar. O kara günde Madımak Otel’inde 33 Canımızı bizden alanlar, bugün de aynı karanlık zihniyet ile sokak ortasında gençlerimizi katlediyorlar. Gençlerimizi hedef alarak Gazi’de, Nevroz alanında, sokak ortasında, evlerimizde, geleceğin aydınlık yüzlü gençlerimizi bizlerden kopartıyorlar.
“CANLARIMIZI BİZDEN ALANLAR, BUGÜN KATİLLERE ÖDÜL GİBİ CEZA VERİYORLAR”
O Yangında, canlarımızı bizden alanlar, bugün Dilek Doğan’ın katillerine, Berkin Elvan’n Ethem Sarısülük’ün, Cemevimizde katledilen Uğur Kurt’un katillerine ödül gibi cezalar veriyorlar. O kara günde canlarımızı bizden alanlar, inancımızın varlığını kabul etmeyenler, bugün de gerici eğitim sistemleri ile ‘Zorunlu Din Dersleri’ zulmü ile Diyanet denilen kör kuyuları ile gençlerimizi asimile etmeye devam ediyorlar.”
“Unutmuyoruz ve asla unutturmayacağız” denilen açıklamada, “Kerbela’ dan bu güne inancımızın dönülmez yolunda yürümeye devam edeceğiz. Her katliamın birbiri ile bağlantılı olduğunu görerek 2 Temmuz 1993’te Madımak Otelinde yaşadığımız katliamın aydınlatılmamasından kaynaklı Gazi’yi, Suruç’u, Ankara’yı, Taksim’i, Antep’i, Reina’yı yaşadığımızı biliyoruz. Ve diyoruz ki: Hak ve Hakikat, Adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Katliamlar aydınlatılana kadar mücadelemizden asla geri adım atmayacağız” ifadeleri kullanıldı.
CEMEVİ BAŞKANI MURAT YILDIRIM'IN MESAJI:
2 Temmuz 1993 tarihinde ülkemizin üzerinde yaşatılan kara günün, tam tamına 24. Yılındayız. Bizler o günden beri sürdürdüğümüz mücadeleyi aynı kararlılıkla, aynı güçle sürdürüyoruz. İnsanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri olan Madımak Katliamının 24. yılında da aynı aydınlık yüzlerimizle, yanan yüreğimizle bugün buradayız.
Madımak Oteli Utanç Müzesi Olacak! Demek için,
CEMEVİ BAŞKANI MURAT YILDIRIM'IN MESAJI:
Madımak
Katliamının 24.yılında yine inadına deyişlerimizi söylemeye, semahlarımızı dönmeye
devam ediyoruz, edeceğiz.
2 Temmuz 1993 tarihinde ülkemizin üzerinde yaşatılan kara günün, tam tamına 24. Yılındayız. Bizler o günden beri sürdürdüğümüz mücadeleyi aynı kararlılıkla, aynı güçle sürdürüyoruz. İnsanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri olan Madımak Katliamının 24. yılında da aynı aydınlık yüzlerimizle, yanan yüreğimizle bugün buradayız.
Ta ki bu bozuk düzenin çarklarını
çeviren zatlar, ötekileştirilen, katledilen bedenini ölüme yatıran canlarla
yüzleşinceye kadar.
Ta ki Koray Kaya gibi, Serkan Doğan gibi,
Gülsüm Karababa gibi, Muhlis Akarsu gibi, Hasret Gültekin gibi, Sivas’ın aydınlık
yüzü olan 33 canımızın üzerlerinden kara dumanlar kalkıncaya kadar. Acımız, Hak
ve Hakikat arayışımız sürüyor sürecek.
Bizleri katleden karanlığınıza inat,
24.yılında da Madımak Otelinin Utanç Müzesine dönüştürülene dek, çığlıklarımızı
atmaya bu güruhları lanetlemeye devam edeceğiz.
Bilinsin ki bugün içinde bulunduğumuz
karanlık günler; o gün canlarımızı bizden alanların eseridir. O gün pirimiz Pir
Sultan Abdal’ın heykelini yerlerde sürükleyenler, bugün KHK ve OHAL zulmü ile
kamu emekçilerini işlerinden ediyorlar. KHK ve OHAL’e karşı direnenleri ise
tutuklayıp ölüme terk ediyorlar. Halkımızı açlığa sefalete sürüklüyorlar.
O kara günde Madımak Otel’inde 33
Canımızı bizden alanlar, bugün de aynı karanlık zihniyet ile sokak ortasında
gençlerimizi katlediyorlar. Gençlerimizi hedef alarak Gazi’de, Nevroz alanında,
sokak ortasında, evlerimizde, geleceğin aydınlık yüzlü gençlerimizi bizlerden
kopartıyorlar.
O Yangında,(YAN(G) IN) canlarımızı bizden alanlar, bugün Dilek
Doğan’ın katillerine, Berkin Elvan’n Ethem Sarısülük’ün, Cemevimizde katledilen
Uğur Kurt’un katillerine ödül gibi cezalar veriyorlar.
O kara günde canlarımızı bizden alanlar,
inancımızın varlığını kabul etmeyenler, bugün de gerici eğitim sistemleri ile
‘Zorunlu Din Dersleri’ zulmü ile Diyanet denilen kör kuyuları ile gençlerimizi asimile
etmeye devam ediyorlar.
Bizler O kara günde olduğu gibi bugün de,
ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan tek adam rejimine karşı, laik, demokratik
bir ülke özlemimizi haykırmak için bugün burdayız. Unutmuyoruz ve asla
unutturamayacaksınız. Bizlerden aldığınız tüm canlarımıza ışık olmaya, onları
anmaya devam edeceğiz. Kerbela’ dan bu güne inancımızın dönülmez yolunda
yürümeye devam edeceğiz.
Bizim Yol’umuz tarih boyunca karşı karşıya
olan, zulüm karşısında adaletin, ezenlerin karşısında ezilenlerin, Muaviye’nin
karşısında Şah-ı Merdan Ali’nin, Yezid’in karşısında 72 yaren yoldaşı ile
direnen İmam Hüseyin’in, Dersimde Seyid Rıza’nın, Banaz'da Pir Sultan’ın
yoludur. Günümüzün zalimlerine karşıda aynı inançla Yol’umuzda yürümeye devam
edeceğiz.
Her
katliamın birbiri ile bağlantılı olduğunu görerek 2 Temmuz 1993’te Madımak
Otelinde yaşadığımız katliamın aydınlatılmamasından kaynaklı Gaziyi, Suruç’u,
Ankara’yı, Taksim'i, Antep'i, Reina'yı yaşadığımızı biliyoruz. Ve diyoruz ki: Hak ve Hakikat, Adalet
arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Katliamlar aydınlatılana kadar mücadelemizden
asla geri adım atmayacağız.
‘Hayır’
Daha Bitmedi! Katliamlarınıza, karanlığınıza boyun eğmeyeceğiz" diyerek
Geziden ‘Hayır’a giden birlikteliğimizden aldığımız güçle Madımak Oteli Utanç
Müzesi olana kadar mücadelemizde, aynı kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.
Katliamın 24. yılında Madımak Otelinde
yitirdiğimiz canlarımızı anmak için bir kez daha alanlardayız.
Madımak Oteli Utanç Müzesi Olacak! Demek için,
Sivas’ın Işığı Sönmeyecek! Demek
için, Tekçi Anlayışa Hayır! Demek için, Eşit Yurttaşlık Hakkı, Barış,
Demokrasi, Özgürlük, Laiklik ve Adalet talebimizi haykırmak için,
Gelin Canlar, Bir olmak için bir siz
eksiksiniz. Hadi diyelim bitsin bu zulüm.
Murat YILDIRIM
HBVAKV
Datça Şubesi Cemevi Bşk.
Hacıbektaş Veli Anadolu
Kültür Vakfı Datça Şubesi
Cemevi, Eğitim
Sen, Emekli Sen, Birleşik Haziran Hareketi, Datça Kadın İş Gücü Derneğini ve
Birleşik Haziran Hareketi’nin Ortaklaşa
Hazırladığı “Çorum ve Sivas Katliamını Anma” ile ilgili Ortak Basın Açıklaması
Değerli basın mensupları; bu gün burada bu basın açıklamasını yapma nedenimiz;1980 28 Mayıs ta başlatılan, Temmuz ayının ilk haftasına kadar devam eden Çorum Katliamını ve 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan Sivas katliamını unutmadığımızı, bu katliamların içimizde kanayan bir yara olduğunu, içimizin hala acıdığını size ve kamu oyuna bildirme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
Değerli basın mensupları; bu gün burada bu basın açıklamasını yapma nedenimiz;1980 28 Mayıs ta başlatılan, Temmuz ayının ilk haftasına kadar devam eden Çorum Katliamını ve 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan Sivas katliamını unutmadığımızı, bu katliamların içimizde kanayan bir yara olduğunu, içimizin hala acıdığını size ve kamu oyuna bildirme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
Size Çorum katliamının
nasıl başlatıldığını, yaşanan travmayı ve sonrasında neler olduğunu çok özetlenmiş
haliyle anımsatmak istiyoruz. 1980 Bahar aylarında Amerikan büyük Elçiliğinde
görevli CİA ajanı Robert Alexsander Pack; gerekçesi kamu oyu ile paylaşılmadan
Çorum’a giderek yerel ve kamu görevlileri ile ayrıca MHP yöneticileriyle görüşür.
Daha sonra Tokat ve Amasya da görüşmeler yapar. Bu; Çorum ile ilgili hazırlığı
önceden yapılan katliam senaryosunda Amerikan parmağının olduğunun açık kanıtıdır.
Ardından gündeme konacak senaryo ya karşı
çıkması ihtimali olan Vali, Emniyet Müdürü, Milli Eğitim Müdürü ve onlarca
Polis bölgeden uzaklaştırılır. Bu ve buna benzer hazırlıklar tamamlandıktan
sonra 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramında kız Öğrencilerinin kıyafetleri bahane edilerek ,”İslamcı Gençlik”
imzalı bildiri dağıtılır.27 Mayıs 1980 tarihinde Gün Sazak’ın öldürülmesi
bahane edilerek bir gün sonra olayların başlangıç fitili ateşlenir.”Kana Kan,
intikam” Sloganıyla başlatılıp Temmuz ayının ilk haftasına kadar devam eden
olaylarda Kent Merkezinde Alevi ve Solculara ait Ev ve İş yerleri tahrip edilmiş,
kırsalda yollara barikatlar kurularak, ele geçirdikleri Alevileri insan
vicdanının kaldırmayacağı işkencelerden geçirerek katletmişlerdir.
Bütün bunları yaparken Sünni
inanışa mensup vatandaşları yanlarına çekebilmek ve yapılanları meşru göstermek
için kamu araçlarından yapılan anonslarla, bildirilerle, Camiler den yapılan
anonslarla ve TRT de “Aladdin Camisine patlayıcı madde atıldığını
ve camiye ateş edilmesi sonucu olayların başladığı “ yalanını yayarak algı
oluşturulmaya çalışılmış ve Cihat çağrıları yapılmıştır.1980 Temmuz ayının ilk
haftasında olaylar bittiğinde ortaya çıkan bilanço 57 ölü,200 yaralı, tahrip
edilerek yakılan 300 ev ve işyeridir. Nedendir bilinmez ama Çorum katliamı,
kamu oyundan adeta gizlenmiş ve gereken tepki gösterilmemiş yada
engellenmiştir. Olaylardan sonra büyük bir Alevi nüfus bölgeyi terk ettiği
bilinmektedir. Bu katliam; hala Alevilerin ve duyarlı yurttaşların içinde
kanayan yara olmaya devam ediyor. Çorum katliamı ile ilgili açılan davalarda
Adalet yerini bulmamış ve sonuç tam bir fiyasko olmuştur.
Sayın Basın mensupları,
değerli canlar; yıl 1993 Aylalardan 2 Temmuz Sivas’ta yapılacak 4.Pir Sultan
Abdal şenlikleri için Vali tarafından davet edilen konuklar ve diğer
katılımcılar Madımak Otelindedir. Bir gün öncesinden saldırı hazırlıklarını
planlayan saldırganlar Cuma Namazından sonra ,önce Hükümet Konağına
saldırıyor,Ardından; “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak”,”Yaşasın
Şeriat”,”Laiklere ölüm” “Sivas Azize Mezar olacak” şeklinde sloganlar atarak
Madımak Oteline yöneliyorlar.Önce Otelin önündeki araçlar yakılıyor,ardından
yanlarında getirdikleri bidonlarda ki
Benzini Otelin içerisine atarak Otelde yangın çıkartıyorlar .Gericiler
tarafından çıkartılan yangında 33 can yanarak yada dumanda boğularak yaşamını
yitiriyor. Katledilen; Muhibe
Akarsu , Muhlis Akarsu , Gülender Akça , Metin Altıok , Ahmet Alan
, Mehmet Atay , Sehergül
Ateş , Behçet Aysan , Erdal Ayrancı , Asım Bezirci , Belkıs Çakır , Serpil Canik , Muammer Çiçek , Nesimi Çimen , Serkan Doğan , Hasret Gültekin , Murat Gündüz , Gülsüm Karababa , Uğur Kaynar , Asaf Koçak
, Koray Kaya , Menekşe Kaya , Handan Metin , Sait Metin
, Huriye Özkan , Yeşim Özkan , Ahmet Özyurt , Nurcan Şahin , Özlem Şahin
, Asuman Sivri , Yasemin
Sivri , Edibe Sulari ve İnci Türk’ü huzurlarınızda saygıyla
anıyoruz.
Sivas katliamı davasında
sanık avukatlarından birisi Refah Yol döneminde Adalet Bakanlığı yapan Şevket Kazandır.
Sanık Avukatlarından 8 tanesi sonraki süreçlerde AKP den
Milletvekili olmuştur.Davanın 9 firari sanığı için 13 Mart 2012
tarihinde yapılan duruşmada ;dava dosyasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiğinde zamanın
Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı “Hayırlı olsun “ diyerek dava ile ilgili
düşüncesini kamu oyu ile paylaşmıştır.
Sayın Basın mensupları ,değerli canlar işte yüz yıllardan bu
yana gericiler tarafından yapılan Alevi katliamları ve yine Cumhuriyetin
kuruluşundan bu güne Alevi ve Solculara yapılan gerici saldırılar günümüzde
gelinen yola döşenen köşe taşlarıdır adeta.. çok zor ve sıkıntılı günlerden
geçiyoruz.
Bu Basın
açıklamasına imza atan Demokratik kitle örgütleri olarak;
15
Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşanan Olağanüstü hal ilanının yarattığı
anti demokratik uygulamalardan , Parlamentonun devre dışı bırakılarak ülkenin
KHKlerle yönetilmesinden ,Yanlış dış politikalar sonucu ülkemizin Orta Doğu bataklığına sürüklenmesinden,Ülkemizde
adı konmamış bir iç savaşın yanşıyor olması nedeniyle Anaların ağlamaya devam
etmesinden,Milyonlarca savaşı ve şiddeti
yaşamış göçmenin;Alevilerin yaşadığı bölgelere yerleştirilme çabalarından, Demokratik
Laik bilimsel eğitim ilkelerinden uzaklaşarak;Arapça harflerle eğitime geçmenin
provalarının yapılmasından,İlk Okullara Mescit açma kararı ile Din dersinin
zorunlu hale getirilmesinden,Eğitimin piyasalaşmasından, farklı düşüneni
tasfiye etme anlayışı çerçevesinde kendinden olmayana yaşam hakkı
tanınmamasından,Diyanetin dev bütçesiyle tüm inançlara hizmet etmek yerine tek
bir inanç mensuplarına hizmet etmesinden,ölüme adım adım yaklaşan Semih ve
Nuriye’nin feryatlarına yanıt
verilmemesinden ve bunlara benzer onlarca sorundan; yüzü aydınlanmadan yana
olan her birey gibi bizlerde rahatsızlık duyuyor ve bu yanlışlardan hemen
,şimdi vazgeçilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz..
Bizler Demokrasinin;
baskıcı, otoriter, Demokrasi dışı olağan üstü yöntemlerle sürdürülemeyeceği inancındayız.
Ülkenin içerisinde bulunduğu zor koşulların daha çok Demokrasi, özgürlük,
herkese ADALET ve iç barışın sağlanmasıyla aşılabileceğine inanmaktayız
.
Bizler eğitimin en temel insanlık hakkı olduğuna inanıyor, Demokratik laik bilimsel eğitim ilkelerinden vazgeçilmemesi gerektiğine şiddetle vurgu yapıyoruz.
.
Bizler eğitimin en temel insanlık hakkı olduğuna inanıyor, Demokratik laik bilimsel eğitim ilkelerinden vazgeçilmemesi gerektiğine şiddetle vurgu yapıyoruz.
Bizler Devletin tüm
inanç gruplarına eşit mesafede olması gerektiğine ve bu nedenle Diyanetin
kapatılması gerektiğine öneriyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder