27 Mart 2018 Salı

DATÇA'LI DOSTLARI AŞIK VEYSEL'İ UNUTMADI


AŞIK VEYSEL ÖLÜMÜNÜN 45. YILINDA DATÇA'DA ANILDI

Aşık Veysel Datça’da anıldı: Dostlar seni unutur mu?

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Aşık Veysel’i Anma Programı 23 Mart 2018 Cuma günü Saat: 20.00'de Datça Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.



Halk ozanı Aşık Veysel ölümünün 45. yılında Muğla Datça’da anıldı. Sunumunu Şule Bayar’ın gerçekleştirdiği programın açılışı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Mustafa Katıkçı tarafından. Ardından konuşan Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı Murat Yıldırım etkinlikte Aşık Veysel’in hayatına  ve eserlerine geniş bir şekilde yer verdi.
Konuşmasına Aşık Veysel’in şiiri ile Yıldırım, “Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır. Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine” ifadelerini kullandı.

Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar’ın ve Datça halkının da ilgiyle izlediği etkinlik Ali Ekber Bayar ve arkadaşlarının seslendirdiği Aşık Veysel türküleri dinletisiyle sona erdi.

HACI BEKTAŞİ-İ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI 
DATÇA ŞUBE BAŞKANI
MURAT YILDIRIM’IN KONUŞMASI

Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez
Bulanık çeşmeden kimse su içmez
Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Diyen değerli halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu’nu anmak için toplandığımız bu güzel meclisimizde elbette onun dizeleriyle söze başlamak istedim. Âşıklık geleneğinin unutulmaya yüz tuttuğu bir zamanda ortaya çıkan ve Türk Halk şiirinin önde gelen simalarından olarak kendini kabul ettiren Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak yokluk ve yoksulluğun ortasına dünyaya gelmiştir. Veysel Anadolu insanının bu günde yaşadığı pek çok sorunu çocukluğunda yaşamasının yanı sıra 7 yaşında o günlerde çok ciddi bir salgın olan çiçek hastalığına yakalanmıştır

Ve bu hastalıkla sol gözünü kaybetmiş, talihsizliği bununla da bitmemiş sağım sırasında annesini beklerken nispeten görebildiği sağ gözünü de ineğin tepmesi sonucu kaybetmiştir.
Değerli misafirler pek çoğunuzun bu büyük ozanımızın hayat hikâyesini bildiğini biliyorum ancak kendisini anarken;
Göz ile görülmez duyulan sesler
Nerden uyanıyor bizdeki hisler
Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
Duyulan ne duyuran ne duygu ne… Diye soran bu duygu insanının yaşamını özetlemek isterim.



Babası, geçirdiği zor günlerde içine kapanan Veysel’i düştüğü boşluktan kurtarmak için ona bir bağlama alır. Kendisi de şiire meraklı, tekkeyle içli dışlı biri olan baba Karaca Ahmet, küçük oğluna Pir Sultandan, Yunus Emre’ye şiirler ezberletir. İlk bağlama derslerini köylüsü Molla Hüseyin’den daha sonrada baba dostu Çamşıh’lı Ali Ağa’dan alır.
25 yaşında ilk evliliğini yapan Veysel’in bu evlilikten olan çocukları ölür. Anne babasının vefatından sonra, eşi de kendini terk eder. 1921 yılında Gülizar hanımla ikinci evliliğini yapan Âşık Veysel’in bu evlilikten 2i erkek altı çocuğu oldu.

1931 yılında o zamanlar Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdular. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenlediler. İşte bu Veysel’in hayatını değiştiren olayların ilkiydi. Zira 1933’e Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel de vardı. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... Dizesiyle başlayan şiir oldu. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiği Ankara da ne yazık ki şiirini Ata’ya okuyamadı. Ancak, Hâkimiyet-i Milliye (Ulus) de destan üç gün boyunca yayınlandı.


Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı bulduğu gibi hasret şiirlerinin birikimi de bu yıllardadır.
Şiirlerinde birlik ve bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi önemseyip benimseyen Veysel özünde ve sözünde samimidir. Karanlık dünyasında aydınlıklar çıkarırken sevecendir.

Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım,

dizeleri herkesin eşit olduğuna dair en güzel söylemlerden biri değil midir? Şüphesiz öyledir ve Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır.
Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine…
Teşekkürler…

Murat Yıldırım

Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı

FOTO GALERİ:









DATÇA'LI DOSTLARI AŞIK VEYSEL'İ UNUTMADI


AŞIK VEYSEL ÖLÜMÜNÜN 45. YILINDA DATÇA'DA ANILDI

Aşık Veysel Datça’da anıldı: Dostlar seni unutur mu?

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Aşık Veysel’i Anma Programı 23 Mart 2018 Cuma günü Saat: 20.00'de Datça Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.



Halk ozanı Aşık Veysel ölümünün 45. yılında Muğla Datça’da anıldı. Sunumunu Şule Bayar’ın gerçekleştirdiği programın açılışı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Mustafa Katıkçı tarafından. Ardından konuşan Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı Murat Yıldırım etkinlikte Aşık Veysel’in hayatına  ve eserlerine geniş bir şekilde yer verdi.
Konuşmasına Aşık Veysel’in şiiri ile Yıldırım, “Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır. Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine” ifadelerini kullandı.

Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar’ın ve Datça halkının da ilgiyle izlediği etkinlik Ali Ekber Bayar ve arkadaşlarının seslendirdiği Aşık Veysel türküleri dinletisiyle sona erdi.

HACI BEKTAŞİ-İ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI 
DATÇA ŞUBE BAŞKANI
MURAT YILDIRIM’IN KONUŞMASI

Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez
Bulanık çeşmeden kimse su içmez
Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Diyen değerli halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu’nu anmak için toplandığımız bu güzel meclisimizde elbette onun dizeleriyle söze başlamak istedim. Âşıklık geleneğinin unutulmaya yüz tuttuğu bir zamanda ortaya çıkan ve Türk Halk şiirinin önde gelen simalarından olarak kendini kabul ettiren Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak yokluk ve yoksulluğun ortasına dünyaya gelmiştir. Veysel Anadolu insanının bu günde yaşadığı pek çok sorunu çocukluğunda yaşamasının yanı sıra 7 yaşında o günlerde çok ciddi bir salgın olan çiçek hastalığına yakalanmıştır

Ve bu hastalıkla sol gözünü kaybetmiş, talihsizliği bununla da bitmemiş sağım sırasında annesini beklerken nispeten görebildiği sağ gözünü de ineğin tepmesi sonucu kaybetmiştir.
Değerli misafirler pek çoğunuzun bu büyük ozanımızın hayat hikâyesini bildiğini biliyorum ancak kendisini anarken;
Göz ile görülmez duyulan sesler
Nerden uyanıyor bizdeki hisler
Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
Duyulan ne duyuran ne duygu ne… Diye soran bu duygu insanının yaşamını özetlemek isterim.



Babası, geçirdiği zor günlerde içine kapanan Veysel’i düştüğü boşluktan kurtarmak için ona bir bağlama alır. Kendisi de şiire meraklı, tekkeyle içli dışlı biri olan baba Karaca Ahmet, küçük oğluna Pir Sultandan, Yunus Emre’ye şiirler ezberletir. İlk bağlama derslerini köylüsü Molla Hüseyin’den daha sonrada baba dostu Çamşıh’lı Ali Ağa’dan alır.
25 yaşında ilk evliliğini yapan Veysel’in bu evlilikten olan çocukları ölür. Anne babasının vefatından sonra, eşi de kendini terk eder. 1921 yılında Gülizar hanımla ikinci evliliğini yapan Âşık Veysel’in bu evlilikten 2i erkek altı çocuğu oldu.

1931 yılında o zamanlar Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdular. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenlediler. İşte bu Veysel’in hayatını değiştiren olayların ilkiydi. Zira 1933’e Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel de vardı. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... Dizesiyle başlayan şiir oldu. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiği Ankara da ne yazık ki şiirini Ata’ya okuyamadı. Ancak, Hâkimiyet-i Milliye (Ulus) de destan üç gün boyunca yayınlandı.


Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı bulduğu gibi hasret şiirlerinin birikimi de bu yıllardadır.
Şiirlerinde birlik ve bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi önemseyip benimseyen Veysel özünde ve sözünde samimidir. Karanlık dünyasında aydınlıklar çıkarırken sevecendir.

Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım,

dizeleri herkesin eşit olduğuna dair en güzel söylemlerden biri değil midir? Şüphesiz öyledir ve Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır.
Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine…
Teşekkürler…

Murat Yıldırım

Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı

FOTO GALERİ:









DATÇA'LI DOSTLARI AŞIK VEYSEL'İ UNUTMADI


AŞIK VEYSEL ÖLÜMÜNÜN 45. YILINDA DATÇA'DA ANILDI

Aşık Veysel Datça’da anıldı: Dostlar seni unutur mu?

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Aşık Veysel’i Anma Programı 23 Mart 2018 Cuma günü Saat: 20.00'de Datça Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.



Halk ozanı Aşık Veysel ölümünün 45. yılında Muğla Datça’da anıldı. Sunumunu Şule Bayar’ın gerçekleştirdiği programın açılışı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Mustafa Katıkçı tarafından. Ardından konuşan Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı Murat Yıldırım etkinlikte Aşık Veysel’in hayatına  ve eserlerine geniş bir şekilde yer verdi.
Konuşmasına Aşık Veysel’in şiiri ile Yıldırım, “Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır. Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine” ifadelerini kullandı.

Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar’ın ve Datça halkının da ilgiyle izlediği etkinlik Ali Ekber Bayar ve arkadaşlarının seslendirdiği Aşık Veysel türküleri dinletisiyle sona erdi.

HACI BEKTAŞİ-İ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI 
DATÇA ŞUBE BAŞKANI
MURAT YILDIRIM’IN KONUŞMASI

Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez
Bulanık çeşmeden kimse su içmez
Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Diyen değerli halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu’nu anmak için toplandığımız bu güzel meclisimizde elbette onun dizeleriyle söze başlamak istedim. Âşıklık geleneğinin unutulmaya yüz tuttuğu bir zamanda ortaya çıkan ve Türk Halk şiirinin önde gelen simalarından olarak kendini kabul ettiren Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak yokluk ve yoksulluğun ortasına dünyaya gelmiştir. Veysel Anadolu insanının bu günde yaşadığı pek çok sorunu çocukluğunda yaşamasının yanı sıra 7 yaşında o günlerde çok ciddi bir salgın olan çiçek hastalığına yakalanmıştır

Ve bu hastalıkla sol gözünü kaybetmiş, talihsizliği bununla da bitmemiş sağım sırasında annesini beklerken nispeten görebildiği sağ gözünü de ineğin tepmesi sonucu kaybetmiştir.
Değerli misafirler pek çoğunuzun bu büyük ozanımızın hayat hikâyesini bildiğini biliyorum ancak kendisini anarken;
Göz ile görülmez duyulan sesler
Nerden uyanıyor bizdeki hisler
Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
Duyulan ne duyuran ne duygu ne… Diye soran bu duygu insanının yaşamını özetlemek isterim.



Babası, geçirdiği zor günlerde içine kapanan Veysel’i düştüğü boşluktan kurtarmak için ona bir bağlama alır. Kendisi de şiire meraklı, tekkeyle içli dışlı biri olan baba Karaca Ahmet, küçük oğluna Pir Sultandan, Yunus Emre’ye şiirler ezberletir. İlk bağlama derslerini köylüsü Molla Hüseyin’den daha sonrada baba dostu Çamşıh’lı Ali Ağa’dan alır.
25 yaşında ilk evliliğini yapan Veysel’in bu evlilikten olan çocukları ölür. Anne babasının vefatından sonra, eşi de kendini terk eder. 1921 yılında Gülizar hanımla ikinci evliliğini yapan Âşık Veysel’in bu evlilikten 2i erkek altı çocuğu oldu.

1931 yılında o zamanlar Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdular. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenlediler. İşte bu Veysel’in hayatını değiştiren olayların ilkiydi. Zira 1933’e Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel de vardı. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... Dizesiyle başlayan şiir oldu. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiği Ankara da ne yazık ki şiirini Ata’ya okuyamadı. Ancak, Hâkimiyet-i Milliye (Ulus) de destan üç gün boyunca yayınlandı.


Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı bulduğu gibi hasret şiirlerinin birikimi de bu yıllardadır.
Şiirlerinde birlik ve bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi önemseyip benimseyen Veysel özünde ve sözünde samimidir. Karanlık dünyasında aydınlıklar çıkarırken sevecendir.

Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım,

dizeleri herkesin eşit olduğuna dair en güzel söylemlerden biri değil midir? Şüphesiz öyledir ve Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır.
Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine…
Teşekkürler…

Murat Yıldırım

Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı

FOTO GALERİ:









HZ.ALİ'NİN DOĞUMU SULTAN NEVRUZ ETKİNLİĞİ DATÇA'DA YAPILDI


Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Sultan Nevruz Hz.Ali'nin Doğum günü kutlama etkinliği  22 Mart 2018 Perşembe günü Saat: 18.00'de Datça Cem Evi’nde gerçekleştirildi.


Açılış konuşmasını Datça Cem Evi başkanı Murat Yıldırım ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Mustafa Katıkçı Nevruz ile ilgili konuşmalar yaptılar.

 Denetleme kurul başkanımız Zübeyit Çelik Nevruz Bayramı’nı sunum şakilinde sundu Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi başkan yardımcısı Ali Ekber Bayar Nevruz ile  ilgili konuşmasını yaptı.

Cem Evi üyesi Servet TaşbaşNevrüz ve Hz.Ali ile ilgili sunumunu yaptı. Ardından Cem Evi Dedesi Nihat Yoleri’nin gülbent ve dualarından sonra Zakir Dursun Alabıyık’ın nefes, deyiş ve semaları ile devam etti. Ardından Datça’lı canların getirdikleri lokmalar birlikte paylaşmasının ardında program sona erdi.




HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI DATÇA ŞUBESİ
CEMEVİ BAŞKANI MURAT YILDIRIM’IN MESAJI:

Nevruz Bayramı ya da kısaca Nevruz, Afganlar, Anadolu Türkleri, Arnavutlar, Azeriler, Farslar, Gürcüler, Karakalpaklar, Kazaklar, Kırgızlar, Kürtler, Özbekler, Tacikler, Türkmenler ve Zazalar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak adlandırılır.
Yazılı olarak ilk kez 2. Yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder.

28 Eylül – 2 Ekim 2009 arasında Abu Dabi’de hükümetler arası toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Pers kökenli bu şenliği, Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi’ne dahil etmiştir. 2010’dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart’ı Dünya Nevruz Bayramı olarak ilan etmiştir.

Ağır ve zorlu geçen kış aylarından sonra, toprağı işleyecek, toprağı işleyecek, durağanlıktan harekete geçebilecek, bitkilerin yeşermesi, dalların boy vermesi, kuzuların melemesi, toprağın canlanması, dolayısıyla bereketin ve bolluğun başlangıcı bir gündür.

21 Mart: Sultan-ı Nevruz. Binlerce yıldır, insanlık kendi tarihinde daima doğa varlıkları ile ilişkilerine yer yer kutsallık yükleyerek, bu ilişkiyi törensel bir şekilde, zamana ve çağa uydurarak özünü bozmadan sürdürmüştür.

Alevilerce Nevruz, yeni yıl ve baharın başlangıcı ile beraber inançsal boyutta hem Hz. Ali’nin doğum günü olarak, hem de Hz. Fatima ile evlendiği, yaradılışın sevgi ve mutluluğun alevlendiği, yeşerip boy verdiği gün olarak kutlarlar. Geçmişte Alevi Bektaşiler Nevruz günü, baharın çiçekleri ve gülleri ile süslenmiş, mumlarla aydınlatılmış Cemevi’ne en temiz ve en güzel elbiselerini giyerek gelirlerdi. Günün anlamı ve Hz. Ali hakkında muhabbet edilirdi. Gülbenkler, deyişler okunur, canlar getirdikleri lokmaları paylaşır, şerbetler (dem) içilerek kutlanırdı.

Binlerce yıllık uygarlıklardan süzülerek gelen 21 Mart Nevruz günü birbirlerini ziyaret edip barış, dostluk ve sevgiyi paylaşmışlardır. Gündüzleri halay çekmişler, akşamda dergahlarda “Nevruz Cemi” yapıp semah dönmüşlerdir.

Biz de; hem yeniden doğuşu, tomurcuklanmayı, çiçeklenmeyi, hem de barış için, kardeşlik için, dostluk için, yeni ve güzel başlangıçlar için ihtiyacımız olan ateşi temsil eden Nevruz Bayramımızın hepimize kutlu olmasını ve ülkemize huzur getirmesini temenni ediyoruz.

Yine bugün 25 Ekim 1894, Sivas Şarkışla’da dünyaya gelen Aşık Veysel Şatıroğlu’nun da ölüm yıldönümüdür. 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucu iki gözünü kaybeden ve babasının kendisini oyalaması için aldığı bağlamayla önce başka ozanların türkülerini daha sonra 1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer’in teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başlayan büyük ozanımız 78 yaşında vefat etmiştir.

Aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Aşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitülerinde saz hocalığı da yaptı. 21 Mart 1973’te aramızdan ayrılan ünlü halk ozanımız Aşık Veysel’i sevgi, saygı ve özlemle anmaktayız.

Murat YILDIRIM
HBVAKV Datça Şubesi Cemevi Başkanı


FOTO GALERİ:


















HZ.ALİ'NİN DOĞUMU SULTAN NEVRUZ ETKİNLİĞİ DATÇA'DA YAPILDI


Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Sultan Nevruz Hz.Ali'nin Doğum günü kutlama etkinliği  22 Mart 2018 Perşembe günü Saat: 18.00'de Datça Cem Evi’nde gerçekleştirildi.


Açılış konuşmasını Datça Cem Evi başkanı Murat Yıldırım ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Mustafa Katıkçı Nevruz ile ilgili konuşmalar yaptılar.

 Denetleme kurul başkanımız Zübeyit Çelik Nevruz Bayramı’nı sunum şakilinde sundu Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi başkan yardımcısı Ali Ekber Bayar Nevruz ile  ilgili konuşmasını yaptı.

Cem Evi üyesi Servet TaşbaşNevrüz ve Hz.Ali ile ilgili sunumunu yaptı. Ardından Cem Evi Dedesi Nihat Yoleri’nin gülbent ve dualarından sonra Zakir Dursun Alabıyık’ın nefes, deyiş ve semaları ile devam etti. Ardından Datça’lı canların getirdikleri lokmalar birlikte paylaşmasının ardında program sona erdi.




HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI DATÇA ŞUBESİ
CEMEVİ BAŞKANI MURAT YILDIRIM’IN MESAJI:

Nevruz Bayramı ya da kısaca Nevruz, Afganlar, Anadolu Türkleri, Arnavutlar, Azeriler, Farslar, Gürcüler, Karakalpaklar, Kazaklar, Kırgızlar, Kürtler, Özbekler, Tacikler, Türkmenler ve Zazalar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak adlandırılır.
Yazılı olarak ilk kez 2. Yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder.

28 Eylül – 2 Ekim 2009 arasında Abu Dabi’de hükümetler arası toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Pers kökenli bu şenliği, Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi’ne dahil etmiştir. 2010’dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart’ı Dünya Nevruz Bayramı olarak ilan etmiştir.

Ağır ve zorlu geçen kış aylarından sonra, toprağı işleyecek, toprağı işleyecek, durağanlıktan harekete geçebilecek, bitkilerin yeşermesi, dalların boy vermesi, kuzuların melemesi, toprağın canlanması, dolayısıyla bereketin ve bolluğun başlangıcı bir gündür.

21 Mart: Sultan-ı Nevruz. Binlerce yıldır, insanlık kendi tarihinde daima doğa varlıkları ile ilişkilerine yer yer kutsallık yükleyerek, bu ilişkiyi törensel bir şekilde, zamana ve çağa uydurarak özünü bozmadan sürdürmüştür.

Alevilerce Nevruz, yeni yıl ve baharın başlangıcı ile beraber inançsal boyutta hem Hz. Ali’nin doğum günü olarak, hem de Hz. Fatima ile evlendiği, yaradılışın sevgi ve mutluluğun alevlendiği, yeşerip boy verdiği gün olarak kutlarlar. Geçmişte Alevi Bektaşiler Nevruz günü, baharın çiçekleri ve gülleri ile süslenmiş, mumlarla aydınlatılmış Cemevi’ne en temiz ve en güzel elbiselerini giyerek gelirlerdi. Günün anlamı ve Hz. Ali hakkında muhabbet edilirdi. Gülbenkler, deyişler okunur, canlar getirdikleri lokmaları paylaşır, şerbetler (dem) içilerek kutlanırdı.

Binlerce yıllık uygarlıklardan süzülerek gelen 21 Mart Nevruz günü birbirlerini ziyaret edip barış, dostluk ve sevgiyi paylaşmışlardır. Gündüzleri halay çekmişler, akşamda dergahlarda “Nevruz Cemi” yapıp semah dönmüşlerdir.

Biz de; hem yeniden doğuşu, tomurcuklanmayı, çiçeklenmeyi, hem de barış için, kardeşlik için, dostluk için, yeni ve güzel başlangıçlar için ihtiyacımız olan ateşi temsil eden Nevruz Bayramımızın hepimize kutlu olmasını ve ülkemize huzur getirmesini temenni ediyoruz.

Yine bugün 25 Ekim 1894, Sivas Şarkışla’da dünyaya gelen Aşık Veysel Şatıroğlu’nun da ölüm yıldönümüdür. 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucu iki gözünü kaybeden ve babasının kendisini oyalaması için aldığı bağlamayla önce başka ozanların türkülerini daha sonra 1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer’in teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başlayan büyük ozanımız 78 yaşında vefat etmiştir.

Aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Aşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitülerinde saz hocalığı da yaptı. 21 Mart 1973’te aramızdan ayrılan ünlü halk ozanımız Aşık Veysel’i sevgi, saygı ve özlemle anmaktayız.

Murat YILDIRIM
HBVAKV Datça Şubesi Cemevi Başkanı


FOTO GALERİ:


















HBVAKV Zeytinli Şubesi Cem Evi'ni ziyaret

  Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cem Evi yönetimi 12.12.2023 Salı günü Balıkesir Edremit Zeytinli Cem Evi'ni  Başkan...