UĞUR MUMCU DATÇA'DA ANILDI. 27 Ocak 2015
“Uğur Mumcu ve tüm devrim şehitlerini unutmadık-unutmayacağız” yazılı pankartın önünde gerçekleştirilen basın açıklaması sırasında, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.
1993 yılında Uğur Mumcu'nun yanı sıra, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Malatya-Bingöl karayolunda 35 er, Sivas Madımak Oteli'nde 33 kişi ve Lice Jandarma Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın cinayetlerinin işlendiği hatırlatılan basın açıklamasında, Adnan Kahveci ve Turgut Özal'ın da şüpheli ölümler sonucu hayatlarını kaybettikleri hatırlatıldı.
Sonrasında birçok cinayetin meydana geldiği vurgulanan açıklamada, “Uğur Mumcu ve onun gibiler, gününü ve geleceğini kapitalizm ile kurtarma çalışan bu ülkenin demokrasi tarihinde birer simgedirler, köşe taşlarıdırlar, çoban yıldızlarıdırlar. Bu nedenle, bundan sonraki tarihi örerken, iş bize düşüyor, çünkü onlar yapmaları gerekeni yapıp tarihteki yerlerini aldılar. Biz, tarihte doğru yerde konumlanabilecek miyiz?” denildi.
Farklı tarihlerde söylenen bu sözler, 24 Ocak 1993’te
otomobilin altına yerleştirilen patlayıcının infilak etmesi üzerine
hayatını kaybeden hukukçu, yazar, usta gazeteci, tutarlı bir aydın
olan Uğur Mumcu’ya ait.Mumcu’nun bu şekilde öldürülmesi daha
sonra yaşanacakların da adeta ipuçlarını veriyordu. Nitekim aynı
yıl içerisinde Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis,mayısta Malatya
Bingöl karayolunda 35 er, temmuz ayında Sivas’ta Madımak Otel’inde
33 kişi,hemen sonrasında Erzincan’ın Başbağlar’ında bir o
kadar daha insan, Ekim 1993’te Lice’de Jandarma Bölge Komutanı
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürülüyordu. Bunlara ölümleri çok
şüpheli olan Adnan Kahveci’yi ve o dönemin cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ı dahil etmedik. ( Bu insanların hemen hemen tamamının “devlet
dersi”nde öldürüldüğü daha sonraki acı deneyimlerden anlaşılacaktı.) Peki sonrasında kimler vardı sırada, neler oldu?
Saymakla bitmeyecek kadar çok şey oldu. Şu kadarını belirtelim:
o tarihleri de kapsayan 15 yıllık dönem içersinde aslında failleri
meçhul olmayan faili meçhul cinayetlerde 15 bin kişinin üzerinde
insan öldürüldü. Hapishanelerde,” hayata dönüş operasyonları”
nda öldürülenleri buna eklemedik, hükümetlerin,devletin başka
gerekçelerle öldürdüklerini de … Bu karanlık ve kirli işleri
bazen hükümet, bazen devlet, genellikle de ikisi birlikte planlayıp
kotardılar. Derken bu kıskaçta, 2007’de, bedel ödeme sırası
Hrant’a geldi. Geçtiğimiz günlerde, öldürülmesinin 8. Yılında
andığımız Hrant, bizim gibi ülkelerde bu işlerin nasıl yürüdüğünü
bize maalesef bir kez daha hatırlatmış oldu… Yetmedi, bu olaydan
birkaç yıl sonra ( 2011’de ) Roboski’de 35 gencecik insan devlet
–hükümet işbirliği ile katledildi. Bu anlattıklarımız 1993
ve sonrasına dair. Peki, öncesi pir ü pak mı? Bir bütün olarak 20. Yüzyıla baktığımızda
toplum olarak iyi bir yerde durduğumuzu söyleyebilir miyiz? Yüzyılın
başından, sonrasını özetlediğimiz 1990’lı yıllara kadar Nazım’ın
dediği gibi “güzel günler görebildik mi?” İttihat Terakki döneminde yaşananları yeterince
biliyor muyuz? Biliyorsak bunlara onay verebiliyor muyuz? Dersim’de
yaşananlara ne demeli? 1945 Tan matbaası baskını, 1948’de örneğin
Sebahattin Ali’nin öldürülmesi, 1955 6-7 Eylül olayları, 1977’nin
1 Mayıs’ında İstanbul’da, 1978’den itibaren önce Malatya’da,
sonra Maraş’ta, son olarak da Çorum’da yaşanan kıyımlar, siyasal
cinayetler bu ülkenin dışında mı yaşandı? Darbeleri,onun önemli
oranda tetiklediği diğer toplumsal kıyımları unutalım mı?Jitem
,”ithal “olmayıp halis” yerli üretim “değil miydi?( Sahi,Musa
ANTER de ensesinden vurularak öldürüldüğünde 74 yaşındaydı…) Böyle böyle geldik bugüne… Günümüzde başta Kürtler ve Alevilerle yaşanan
hayati sorunlar, mücadelesini verdiğimiz , çözülmesini istediğimiz
biçimiyle mi çözülmeye çalışılıyor?Öyle ki,sınıf mücadelesinin
ne kadar önemli olduğuna, bu yakıcı sorunlardan başımızı kaldırıp
hak ettiği değerde bakamıyoruz bile… Tekrar Uğur Mumcu için toplandığımızı hatırlarsak
;o, onun gibiler, gününü ve geleceğini kapitalizm ile kurtarmaya
çalışan bu ülkenin demokrasi tarihinde birer simgedirler, köşe
taşıdırlar, çoban yıldızıdırlar.Bu nedenle, bundan sonraki tarihi
örerken iş bize düşüyor;çünkü onlar yapmaları gerekeni yapıp
tarihteki yerlerini aldılar.Biz, tarihte doğru yerde konumlanabilecek
miyiz?.. DATÇA DEMOKRASİ PLATFORMU
Öldürülmesinin 22.yılında Uğur Mumcu,24 Ocak 2105 Cumartesi günü,Datça’da
–Berkin Elvan Anıtı önünde- kalabalık bir kitle katılımıyla
anıldı.Datça Demokrasi Platformunun düzenlediği anma etkinliğinin
basın açıklamasını, platform bileşenlerinden Eğitim-Sen’in
üyelerinden Nadi Çoban okudu.
Umutsuzluğa yer vermeyen Selda Bağcan parçalarından sonra
bu uğurda can verenler için saygı duruşunda bulunuldu,basın
açıklamasıyla anma etkinliği tamamlandı.
Duyarlı bir sivil topluluğun katıldığı anmada alfabe sırasına
göre şu kurumların temsilcileri bulundu:CHP, Datça-Betçe Sanat
Topluluğu,Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi
Cemevi,HDP,Eğitım-Sen,Emekli-Sen,Kig-Der,Pir Sultan Kültür Derneği,Tüketiciler
Derneği.
DATÇA DEMOKRASİ PLATFORMU BİRLEŞENLERİ
* Yarımadanın Sesi Gazetesi Haberi >>
http://haber.datcahacibektas.org/news_detail.php?id=3435
|
Vakfımız; Alevi-Bektaşi geleneğinin insan sevgisini, çağımız insanının en önemli gereksinimi olan dostluğu, karşılıklı güveni ve insan ilişkilerini amaçlamaktadır.